Reddi Miras Davası (Mirasın Reddi) Nedir? Mirasın Reddi Nasıl Yapılır? Mirasın Reddi Hangi Sürede Yapılmalıdır? gibi cevapları yazımızda bulabilirsiniz.

Reddi Miras (Mirasın Reddi) Nedir?

Miras bırakanın ölümü üzerine gündeme gelebilecek olan mirasın reddi ya da bir başka ifade ile reddi miras; yasal veya atanmış mirasçıların ölenin her türlü borç ve alacaklarıyla birlikte bir bütün olarak mirasın hak ve yükümlülüklerini reddetmesi olarak tanımlanabilecektir. Yani mirasın reddedilmesi ile yasal veya atanmış mirasçı, miras bırakanın borçlarından sorumlu olmayacağı gibi miras bırakanın alacaklarından da pay sahibi olamayacak, terekeden bir hak talep edemeyecektir. Zira mirası aktif ve pasifleri ile bütünüyle reddetmiş olacaktır.

Yasal ve atanmış mirasçılar, miras hukukunda geçerli olan külli halefiyet gereği miras bırakanın ölümü ile birlikte kendiliğinden, herhangi bir irade açıklamasında bulunmaya gerek olmaksızın mirasçılık sıfatını kazanmaktadır. Bu durumda mirasçılar artık miras bırakanın borçlarından yalnız tereke ile değil kendi şahsi mal varlıkları ile de sorumlu olacaklardır. Dolayısıyla mirasın borca batık olması halinde mirasçıların bundan sorumlu olmaması için “mirasın reddi” müessesesi düzenlenmiştir.

Mirası reddedebilme hakkı yasal ve atanmış mirasçılara tanınmıştır. Mirasın reddi ancak miras bırakanın ölümünden sonra gerçekleştirilebileceğinden, miras bırakanın sağlığında bu sıfatı kazanmak istemeyen mirasçı, miras bırakan ile “mirastan feragat” sözleşmesi ile bu sonuca ulaşabilecektir.

Mirasın reddi TMK 605 ve 618 maddeleri (bkz. https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.4721.pdf ) arasında düzenlenmiş olup, mirasın paylaşılması veya reddedilmesi,  yasal veya atanmış mirasçıları ilgilendiren önemli bir konudur. Atanmış veya yasal mirasçılar “gerçek” ve “hükmi” olmak üzere iki şekilde “reddi miras” yapabilecek, yani mirasın reddi talebinde bulunabilecektir.

  • Mirasın Gerçek Reddi
  • Mirasın Hükmen Reddi

Mirasın Gerçek Reddi Nedir?

Mirasçılık sıfatını kazanmış olan mirasçının, kendi iradesi ile bu sıfata son vermesine mirasın gerçek reddi denir. Ayırt etme gücüne sahip ve ergin olan mirasçının mirası reddetmesi için irade açıklamasına gerek vardır. Dolayısıyla bu şartları taşıyan mirasçı, yazılı ve sözlü olarak mirası reddettikleri yönündeki kayıtsız ve şartsız beyanlarını miras bırakanın son yerleşim yeri Sulh Hukuk Mahkemesine bildirerek mirası reddedebilir.

Görüldüğü üzere bozucu yenilik doğuran bu irade beyanı, herhangi bir şekle tabi olmadığı gibi belirli kelimeleri de içermesi gerekmez. Önemli olan beyandan reddin açık olarak anlaşılmasıdır. Ancak ret beyanının kayıtsız ve şartsız olması gerekmektedir. (TMK. M.609) Aksi takdirde kayda ve şarta bağlanmış ret beyanı geçersiz olacağından mirasçı mirası reddedemeyecek ve mirasçılık sıfatı korunacaktır. Bu durumun tek istisnası MK 614’te öngörülmüş olan sonra gelen mirasçı lehine reddir. Bu istisna halinde mirasçıların tümü ya da biri, kendisinden sonra gelen mirasçı ya da mirasçıların, kabul veya ret için davet edilmeleri şartıyla mirası reddeder. Bunun üzerine Sulh Hukuk Mahkemesi, ilgili sonra gelen mirasçıları bir ay içinde karar vermeye davet eder. Eğer bu bir aylık süre susarak geçirilirse “mirası reddetme” anlamına gelecektir. Bir sonraki derecenin de mirası reddetmesi halinde, tereke miras iflas hükümlerine göre tasfiye edilir.

Mirasın reddi ile birlikte yasal veya atanmış mirasçı miras bırakanın borçlarından sorumlu olmayacağı gibi miras bırakanın alacaklarından da pay sahibi olamayacağından, terekeden bir hak talep edemeyeceğinden fiil ehliyetine sahip olması gerekmektedir. Ret beyanında bulunma kişiye sıkı sıkıya bağlı bir hak olmadığı için, istenirse özel yetkiye sahip temsilci tarafından da kullanılabilecektir. Tam ehliyetsizlik halinde ret beyanını yasal temsilci yapacaktır. Vesayet altındakiler için vasinin beyanının yanında sulh veya asliye hukuk mahkemelerinin izni de gerekir. Sınırlı ehliyetsizlerde yasal temsilcinin onayı ile ya kendisi ya da yasal temsilcisi doğrudan ret beyanında bulunabilecektir. Yasal danışman atanmış sınırlı ehliyetlilerin ret beyanının tam ehliyetlilerdeki gibi geçerli olduğu kabul edilmektedir. Mal ortaklığı rejiminde eşlerden biri diğerinin rızası olmadan ortaklık mallarına girecek bir malı reddedemez ve tereke borca batık ise bunu kabul edemez.

Mirasın Reddi Nasıl Yapılır?

Reddi miras yapmak isteyen mirasçı, miras bırakanın son yerleşim yerindeki Sulh Hukuk Mahkemesine yazılı veya sözlü olarak beyanda bulunarak mirası reddedebilir. Yapılan beyan, sulh mahkemesi tarafından bir tutanakla tespit edilir ve mahkemedeki özel kütüğe kaydedilir. Reddeden mirasçı isterse ona reddi gösteren bir belge verilir.

Miras reddedilirken mirası kayıtsız ve şartsız olarak reddetmek gerekmektedir. Aksi halde mirasçılık sıfatı korunacak ve miras reddedilmemiş sayılacaktır. Örneğin; mirasçı “taşınırları ret, taşınmazları kabul ediyorum” şeklinde mirası reddedecek olursa bu durum kayıtlı ret olacağından geçersiz olacaktır. Buna karşılık miras payının kesirli bir bölümünün reddedilmesi (örneğin mirasın yarısının reddedilmesi), bir kayda ya da şarta bağlanmış değil de içeriği sınırlandırılmış bir ret olduğu gerekçesi ile geçerli kabul edilmektedir.

Mirasın Reddi Hangi Sürede Yapılmalıdır?

Mirasçıların mirası ret süresi üç aydır. (TMK 606/I) Bu üç aylık süre hak düşürücü süre olduğundan bu sürenin durması ya da kesilmesi söz konusu değildir. Beyanın süresi içerisinde kullanılmış sayılması için üç ay içinde mahkemeye ulaşmış olması gerekir. Süreye uyulup uyulmadığını mahkeme inceleyecektir. Süresi içinde reddetmeyen mirasçı, mirası kayıtsız şartsız kabul etmiş sayılacaktır. Susma halinde miras kabul edilmiş sayılacaktır.

Mirasın reddi ile ilgili sürelerin başlangıcı aşağıda detaylıca açıklamıştır:

  • Yasal Mirasçılar Bakımından: Kanunen ön görülen bu 3 aylık hak düşürücü süre, yasal mirasçılar için, ölüm ve kendi mirasçılığını öğrendiği andan itibaren başlayacaktır. Bir başka ifade ile yasal mirasçılar için kural olarak süre miras bırakanın ölümü ile işlemeye başlayacaktır. Ancak yasal mirasçı, kendisinin mirasçı olduğunu miras bırakanın ölüm tarihinden sonraki bir zamanda öğrenmişse, süre ölümle değil, bu öğrenme ile işlemeye başlayacaktır. Bu noktada ispat yükü mirasçı üzerinde olacaktır.
  • Atanmış Mirasçılar Bakımından: Vasiyetname ile atanan mirasçı için süre, tasarrufun kendisine resmen bildirilmesiyle başlar. Miras sözleşmesi ile atanan mirasçı için ret süresi, kabul edilen baskın görüşe göre miras bırakanın ölümü ile başlayacaktır. Miras sözleşmesi ile mirasçı atanan kimsenin elinde miras sözleşmesinin bir sureti bulunacağı için, mirasçılık sıfatını daha sonra öğrenmesi sebebiyle ret süresinin başlangıcının bu sebeple daha ileriye atılması pek söz konusu olamaz. Miras sözleşmesi ile bir üçüncü kişi mirasçı olarak atanmışsa, onun için ret süresi, vasiyetname ile mirasçı atanması hükme tabi olacaktır.
  • Koruma Önlemi Olarak Terekenin Deftere Geçilmesi: Koruma önlemi olarak terekenin deftere geçilmesi halinde mirası ret süresi yasal ve atanmış mirasçılar için yazım işleminin sulh hakimi tarafından kendilerine bildirilmesi ile başlayacaktır. (TMK m. 607)
  • Ret Hakkının Sonradan Gelen Mirasçılara Geçmesi: Ret hakkına sahip olan mirasçı ret hakkını kullanmadan ve ret süresi dolmadan vefat ederse, ret hakkı kendi mirasçılarına geçecek olup, bu durumda ölen mirasçı yerine geçen mirasçılar için iki ret hakkı bulunacaktır. Bunlardan biri, kendi miras bırakanından kalan miras ret hakkı; bir diğeri de kendi miras bırakanına onun miras bırakanından kalan miras ret hakkıdır. Burada dikkat edilmesi gereken husus şudur ki, mirasçı her iki mirası da reddedebileceği gibi, sadece kendi miras bırakanına kalan mirası da reddedebilir. Buna karşılık kendi miras bırakanından kalan mirası ret, fakat kendi miras bırakanına kalan mirası kabul edemez. Çünkü ilk miras, ona mirası reddetmeden ölen kendi miras bırakanın terekesinin bir parçası olarak intikal etmektedir. Bu bakımdan, tamamı reddedip, tamamının bir parçasını kabul etmesi mümkün değildir.

Sürenin Uzatılması ve Yeni Süre Verilmesi: TMK. 615, sulh mahkemesine üç aylık ret süresini (henüz dolmamışsa) uzatma ya da (dolmuşsa) yeni bir süre tanıma imkanı vermektedir. Ancak, haklı bir sebebin bulunması şarttır. Haklı sebep her olaya göre ayrı değerlendirilir. Örneğin tereke mallarının dağınık olması, mirasçının sürekli hasta olması, ayırt etme gücünü kaybetmiş ve henüz yasal temsilci atanmamış olması, yabancı bir ülkede ikamet etmesi haklı sebep teşkil edebilecektir.

Reddi Miras Beyanı Hangi Mahkemeye Yapılır?

Mirası reddetmek isteyen mirasçı, mirasın açılacağı yerdeki, yani miras bırakanın son yerleşim yerindeki Sulh Hukuk Mahkemesine başvurmalıdır. Ret beyanı yetkili mahkeme tarafından mahkemenin özel kütüğüne tescil edilir. Mirası ret talebinde bulunan mirasçıya talep halinde mirası reddettiğine dair bir belge verilir.

Reddi Miras Beyanı İptal Edilebilir Mi?

Geçerli bir reddin geri alınması mümkün değilken, irade bozukluğuyla sakat olan bir red beyanının MK 23 vd. hükümlerine göre iptal edilmesi mümkündür. Yani yanılma aldatma, korkutma sonucu mirasçının ret beyanında bulunması halinde yapılan ret işlemi için dava açılarak iptal talebinde bulunulabilecektir.

Mirasın Reddi Hakkı Düşer Mi?

MK 606 ve 610/a göre,

  • Kanunda öngörülen 3 aylık ret süresinin dolması
  • Feragat sebebiyle,
  • Tereke işlerine gereğinden fazla karışılması
  • Mirasçının terekeye ait bir malı kendisine mal etmesi veya gizlemesi sebebi ile ret hakkı düşebilecektir.

Mirası reddedecek feragat edecek olan mirasçı yazılı veya sözlü olarak miras bırakanın son yerleşim yeri Sulh Hukuk Mahkemesine beyanda bulunabilir. Mirasçı aynı zamanda bu beyanı ilgililere de, yani mirasçılara, vasiyet alacaklıları, tereke alacaklılarına da yöneltebilir.

Yine mirasçılardan biri tereke işlerine gereğinden fazla karışırsa, yani terekenin olağan yönetimi niteliğinde olmayan veya miras bırakanın işlerinin yürütülmesi için gerekli olanın dışında işler yaparsa, bu durum mirasçının mirası örtülü olarak kabul ettiği anlamına gelecektir. (TMK m. 610/II) Yapılan bu işlemlerin olağan olup olmadığı ise işlemin/işlemlerin mahiyetine göre belirlenecektir.

Bu konuda birkaç örnek vermek gerekirse, malların çalınmaması için önlem alınması, malların deftere geçirilmesi, zamanaşımını kesmek için dava açılması ya da icra takibi, bir işletmenin gerekli olan vergilerini vermek, acil onarım yapmak, tereke işlerine karışma olarak kabul edilmemektedir. Yine Yargıtay mirasçılık belgesi almayı, SGK tarafından dul ve yetim maaşı verilmesini tereke işlerine karışmak olarak nitelendirmemektedir. Dolayısıyla bu eylemler mirasın örtülü kabul ettiği anlamına gelmeyecektir.

Buna karşılık miras sebebiyle istihkak ya da paylaşma davası açma, paylaşmaya katılma, miras payının devri, alacakların tahsili, tereke mallarının satımı, bir taşınmazı kendi adına tescil ettirme, mirasçılık ya da bir vasiyeti ifa, ret hakkına son veren davranışlar olarak kabul edilmektedir.

Son olarak belirtmek gerekir ki, mirasçılardan biri ret süresi içinde terekeye ait bir malı gizler veya kendisine mal ederse bu durumda da mirasçının ret hakkı düşecektir. Ancak bunun için, mirasçının zimmetine geçirdiği ya da diğer mirasçılardan sakladığı malın, terekeye dahil olduğunu bilmesi ve kasten böyle hareket etmesi gerekmektedir. Bunun yanında bu tür bir şeyin değerli de olması lazımdır. Kanun her ne kadar maldan söz etmekteyse de, bir hakkın, örneğin bir alacak hakkının zimmete geçirilmesi de aynı sonucu doğuracaktır.

Mirasın Hükmen Reddi Nedir? Nasıl Yapılır?

TMK m. 605/II “Ölümü tarihinde miras bırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmişse, miras reddedilmiş sayılır.” Hükmü amirdir. İşbu hükümden de anlaşılacağı üzere, belli şartların varlığı halinde, mirasçılar mirası reddetmiş sayılacaktır.

Mirasın hükmen reddi şartları şunlardır:

  • Miras bırakanın ölümü anında borçlarını ödemeden aciz durumda olması ve ödemeden aczinin (borca batık) açıkça belli olması,
  • Ya da borçlarını ödemeden aczinin resmen saptanmış (sabit) olmasıdır.

Bu şartların varlığı halinde mirasçıların karine olarak mirası reddettikleri kabul edilir. Hükmi ret bir karine olduğundan, reddin gerçekleşmiş sayılması için mirasçıların ret beyanında bulunmalarına gerek yoktur. Ancak ileride doğacak/doğabilecek ihtilafları önlemek için, sulh hukuk mahkemesine yine de bir beyanda bulunulmasında yarar vardır.

Hükmi reddin söz konusu olduğu hallerde, kabul için bir süre öngörülmüş değildir. Bunun tespiti mahkemeden her zaman istenebileceği gibi, tereke alacaklılarının açtığı davada da her zaman ileri sürülebilir. Bu bir def’i değil itirazdır. Böyle bir durumda mahkeme, hükmi reddin şartlarının bulunup bulunmadığını tespit eder. Yargıtay’a göre bu karar bütün mirasçılara karşı hüküm ifade eder.

Mirasçılar tarafından kendileri aleyhine tereke borcundan/borçlarından dolayı açılacak takiplerde hükmi reddin ileri sürülmesi ve akabinde hükmi reddin tespiti noktasında açılacak davalarda görevli ve yetkili mahkeme HMK’nın ilgili maddelerine göre belirlenecektir. Bu durumda yetkili mahkeme takipte bulunan davalı tereke alacaklısının davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesi, görevli mahkeme ise asliye hukuk mahkemesi olacaktır.

Mirasın Reddinin Sonuçları Nelerdir?

Mirasın reddi yani reddi miras ile birlikte mirasçılık sıfatı geçmişe etkili olarak, yani miras bırakanın ölümü anından itibaren sona erecektir. Mirasın reddi yasal mirasçılar ve atanmış mirasçılar açısından ayrı ayrı hukuki sonuçlar doğurur. Şöyle ki;

  • Yasal Mirasçılar Açısından Reddi Mirasın Hukuki Sonuçları

Mirasın reddi ile mirasçılık sıfatının geçmişe etkili olarak sona erdiğini söylemiştik. Bu durumda miras, mirası reddetmiş olan mirasçı miras bırakandan önce ölmüş gibi paylaştırılacaktır. Mirası reddedenin altsoyu varsa miras payı onlara geçer, yoksa bu durumda onunla aynı zümrede mirasçı olanların miras payı artar.

Ancak en yakın yasal mirasçıların tümü mirası reddederse tereke TMK m. 612/I’e göre sulh hukuk mahkemesince iflas hükümlerine göre tasfiye edilecektir. Miras mirası reddedenin yerini alan mirasçılara geçmez. Bunun sonucunda yapılan resmi tasfiyeden sonra arda bir şey kalırsa bu, mirası reddetmemiş gibi reddeden mirasçılar arasında paylaştırılır. Fakat yasal mirasçıların yanı sıra atanmış mirasçılar da varsa bu durumda;

  • Sadece atanmış mirasçıların tümü mirası reddedecek olursa, onların payı terekeye geri döneceği için redden yasal mirasçılar yararlanacaktır. Bu urumda TMK m. 612 uygulanmaz.
  • Hem yasal hem de atanmış mirasçıların tümü mirası reddedecek olursa TMK m. 612 uygulanır ve resmi tasfiyeye gidilir.
  • Sadece yasal mirasçılar mirası reddeder ve atanmış mirasçılar mirası kabul ederse bu durumda da TMK m. 612 uygulanmayacaktır. Bu halde TMK m. 611 yani ana kural uygulama alanı bulacaktır ve reddedenlerin payları yerlerini alan yasal mirasçılara geçecektir.

Mirasın altsoyunun tamamı tarafından reddi halinde TMK m. 613’e göre altsoyun miras payı tümüyle eşe geçecek ve eş tek başına mirasçı olacaktır. Burada kastedilen altsoy, sadece miras bırakanın ölümü ile ilk sırada mirasçı olan altsoy olup, altsoy zümresinin tamamı değildir.

Yine TMK m. 614’te sonra gelen mirasçı lehine mirasın reddi düzenlenmiş olup, bu madde kapsamında mirası reddeden mirasçı kendisinden sonra gelen mirasçı ya da mirasçıların, kabul ya da ret için davet edilmeleri şartıyla mirası reddeder. Bu daveti miras bırakanın son yerleşim yeri sulh hukuk mahkemesi yapacaktır. Mahkeme alt derecedeki mirasçıyı bir ay içinde karar vermeye davet eder. Bu süreyi susarak geçirme ret olarak kabul edilmektedir.

  • Atanmış Mirasçılar Açısından Reddi Mirasın Hukuki Sonuçları

Atanmış mirasçıların mirası reddetmeleri halinde aksine bir düzenleme yoksa reddedilen miras kesiminden sadece yasal mirasçılar yararlanacaktır. Örneğin, miras bırakan yedek mirasçı atamışsa, ret halinde bundan yasal mirasçılar yararlanamayacak, reddedenin yerini yedek mirasçı alacaktır.

Reddi Miras (Mirasın Reddi) ile ilgili olarak miras hukukunda uzman avukatlarımızdan ayrıntılı bilgi almak için info@esyhukuk.com adresine mail atabilir veya https://esyhukuk.com/iletisim/ iletişime geçebilirsiniz.

İlgili Makaleler

Yorum Yap

Mesaj gönder
Danışmanlık için iletişime geçin
Merhaba 👋🏻

Danışmanlık almak istediğiniz bir konu mu var?

Hemen iletişime geçin uzman kadromuzdan bilgi alın.

Not: Danışmanlık Avukatlık Kanunu gereği ücretlidir.